NİPPUR -- SAYISAL KÜTÜPHANE
DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 56
YAŞAMLAR
XXI
LYSANDROS - SULLA
Bu kitabın hazırlanmasında YAŞAMLAR XXI'in MEB Yunan Klasikleri dizisinde yayımlanan
ilk baskısı temel alınmış ve çeviri dili günümüz Türkçesine uyarlanmıştır.
Yayına hazırlayan: Egemen Berköz
Dizgi: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti.
Temmuz 1999
PLUTARKHOS
YAŞAMLAR
XXI
LYSANDROS - SULLA
Nilüfer (Bayar) Gürsoy ve Ayşe (Önsay) Sarıgöllü
tarafından çevrilmiştir.
75. yıl coşkusuyla...
Hümanizma ruhunu anlama ve duymada ilk aşama, insan varlığının en somut anlatımı
olan sanat yapıtlarının benimsenmesidir. Sanat dalları içinde edebiyat, bu
anlatımın düşünce öğeleri en zengin olanıdır. Bunun içindir ki bir ulusun,
diğer ulusların edebiyatlarını kendi dilinde, daha doğrusu kendi düşüncesinde
yinelemesi; zekâ ve anlama gücünü o yapıtlar oranında artırması, canlandırması
ve yeniden yaratması demektir. İşte çeviri etkinliğini, biz, bu bakımdan önemli
ve uygarlık davamız için etkili saymaktayız. Zekâsının her yüzünü bu türlü
yapıtların her türlüsüne döndürebilmiş uluslarda düşüncenin en silinmez aracı
olan yazı ve onun mimarisi demek olan edebiyatın, bütün kitlenin ruhuna kadar
işleyen ve sinen bir etkisi vardır. Bu etkinin birey ve toplum üzerinde aynı
olması, zamanda ve mekânda bütün sınırları delip aşacak bir sağlamlık ve yaygınlığı
gösterir. Hangi ulusun kitaplığı bu yönde zenginse o ulus, uygarlık dünyasında
daha yüksek bir düşünce düzeyinde demektir. Bu bakımdan çeviri etkinliğini
sistemli ve dikkatli bir biçimde yönetmek, onun genişlemesine, ilerlemesine
hizmet etmektir. Bu yolda bilgi ve emeklerini esirgemeyen Türk aydınlarına
şükran duyuyorum. Onların çabalarıyla beş yıl içinde, hiç değilse, devlet eliyle
yüz ciltlik, özel girişimlerin çabası ve yine devletin yardımıyla, onun dört
beş katı büyük olmak üzere zengin bir çeviri kitaplığımız olacaktır. Özellikle
Türk dilinin bu emeklerden elde edeceği büyük yararı düşünüp de şimdiden çeviri
etkinliğine yakın ilgi ve sevgi duymamak, hiçbir Türk okurunun elinde değildir.
23 Haziran 1941.
Milli Eğitim Bakanı
Hasan Âli Yücel
SUNUŞ
Cumhuriyet'le başlayan Türk Aydınlanma Devrimi'nde, dünya klasiklerinin Hasan
Âli Yücel öncülüğünde dilimize çevrilmesinin, kuşkusuz önemli payı vardır.
Cumhuriyet gazetesi olarak, Cumhuriyetimizin 75. yılında, bu etkinliği yineleyerek,
Türk okuruna bir "Aydınlanma Kitaplığı'' kazandırmak istedik.
Bu çerçevede, 1940'lı yıllardan başlayarak Milli Eğitim Bakanlığı'nca yayınlanan
dünya klasiklerini okurlarımıza sunmaya başladık.
Büyük ilgi gören bu etkinliği Milli Eğitim Bakanlığı'nca yayınlanmamış -ancak
Aydınlanma Devrimi yarıda kalmasaydı yayınlanacağına kesinlikle inandığımız-
dünya klasiklerini de katarak sürdürüyoruz.
Cumhuriyet
PLUTARKHOS'UN YAŞAMI VE YAPITLARI
Plutarkhos, Hesiodos ve Pindaros gibi Boiotialıdır. İ.S. 46 yılında, Makedonya
Kralı Philippos'un Yunanlıları yenmesiyle ünlenen Khaironeia kentinde doğdu.
Ailesi, eskiden beri tanınmış, zengin yerli ailelerden biriydi. Plutarkhos
Atina'da okudu. 66 yılında Ammonios'un yönettiği Akademia'ya gitti. Ammonios,
anlaşıldığına göre, Platon felsefesine, ilk kez olarak yeni-Platonculuğu hazırlayan
dinci-gizemsel bir yönseme vermiş ve bununla öğrencilerini oldukça çok etkilemiştir.
Daha gençken Plutarkhos, ülkesiyle ilgili önemli bir sorunu görüşmek üzere
ülkenin en yüksek Roma memuru olan Akhaia proconsulunun yanına elçi olarak
gönderildi. Böylece, ilk kez, Roma'nın egemen çevreleriyle ilişki kurdu. Bundan
sonra daha birçok kez Roma'ya gitti, oradan kuzey İtalya'ya yolculuk yaptı.
Plutarkhos Roma'da konferanslar vermiş, döneminin büyük kişileriyle, örneğin
iki kez consul olan (İ.S. 90 ve 107'de) Quintus Sosius Senecio ile dostça ilişkiler
kurmuştur. Quintus Sosius Senecio'ya birçok yapıtını, bunlar arasında da birkaç
yaşamöyküsünü adamıştır. 83-84 yıllarında Asin eyaletinde proconsul olan Lucius
Mestrius Florus da dostuydu. Roma yurttaşlığına alınmayı Plutarkhos ona borçludur.
Bu gönül borcunu ödemek için de kendi adına Mestrius'u katmıştır. Ortaya çıkarılan
bir yazıtta adına Mestrios Piutarkhos denildiğini görüyoruz.
İmparatorların sarayında bile Plutarkhos bilgisiyle kültürüyle öz Hellen varlığını
temsil ettiği için saygınlık kazanmıştı. Traianus ona consularis sanını bağışlamış
ve Akhaia valilerine eyaletin yönetiminde Plutarkhos'un öğütlerini dinlemelerini
buyurmuştu. Hadrianus da Plutarkhos'u Akhaia eyaletinde procurator yaparak
onu ödüllendirmiştir.
Plutarkhos yüksek konumda bulunan bunca Romalı ile yakından ilişki kurmasına,
Roma'da bu kadar onur kazanmasına karşın, yurduna ve yurdunun yalın yaşayışına
bağlı kalmıştır. İsteseydi Roma'da büyük bir rol oynayabilir veya uzun gezilere
çıkabilirdi. Fakat o, Roma'yla kuzey İtalya'dan başka ancak Mısır ile Küçük
Asya'yı gezmiş olsa gerek. Dünyaca tanınmış bir yazar olduğu halde, ülkesini
sevmeyi, bütün gücünü onun için kullanmayı ahlak borcu sayardı; bu yüzden Khaironeia'da
yapım denetmeni ve arkhont olmaktan yüksünmedi.
Plutarkhos karısı Timoksena ile mutlu bir aile kurmuştu, dört oğlu ve bir kızı
vardı. Kızı ölünce Plutarkhos karısını avutmak için, bugüne kadar saklanabilen
bir yazı yazmıştır. Zamanının büyük bir kısmını oğullarını ve onlarla birlikte
daha başka gençleri okutmakla, yetiştirmekle geçirirdi. Böylece Platon'un Akademiası'nı
andıran bir okuma ve çalışma kurumu oluşturdu; burada Sokrates ile Platon'un
doğum günleri törenle kutlanırdı. Plutarkhos'un kurduğu bu okul , hiçbir örgütsel
yapılanması olmamasına karşın III. yüzyılın başlangıcına kadar yaşayabilmiştir.
Okulunda verdiği derslerden, öğrencileriyle konuşmalarından yapıtlarında bazı
izler görülebilir.
Plutarkhos'un yazılarında bir ışık gibi parıldayan ve okuyucuyu sıcak bir içtenlikle
kavrayan yüksek ahlak ülküsü, insanlık duygusu özel yaşamına da egemendi. Plutarkhos
eski Hellen geleneğini, bu geleneğin bıraktığı anıtları sever ve sayardı. O,
Hellenlerin "en soylu, tanrıların en çok sevdiği ulus" olduğuna inanırdı;
bu inancıyla gerek yurdunda, gerekse Romalılarda Hellen kültürüne saygının
yeniden canlanmasına kuşkusuz çok yardım etmiştir.
Atalarının din geleneğine de bağlı kalmış, fakat Hellen düşünüşüne özgü bir
düşünce aydınlığıyla, hiçbir zaman tutucu olmamıştır. Ancak yaşlılık yapıtlarında
gizemsel bir yönseme beliriyor. Plutarkhos en çok Delphoi tanrısı Apollon'un
rahipleriyle sıkı ilişki kurmuş, hatta 95 yılından sonra Delphoi'da ölünceye
dek geçerli olmak üzere bir rahiplik görevi almıştır. Delphoi tanrı sözünün
Traianus döneminden sonraki kalkınmasında Plutarkhos'un etkisini aramak doğru
olsa gerek. Yaptıklarına karşılık Delphoi'da Plutarkhos için bir anıt dikilmiştir.
Bu anıtın ortaya çıkarılan yazıtında (ne yazık ki Plutarkhos'un yontusu yazıtla
birlikte bulunamamıştır) şöyle denmektedir: "Amphiktyonların kararına
uyarak Delphoilular Khaironeialılarla birlikte Plutarkhos'a bu yontuyu yaptılar".
Plutarkhos İ.S. yaklaşık 120 yılında ölmüştür.
Yapıtları iki büyük öbeğe ayrılır: Ethika (Latincede Moralia) adlı yapıtlar
ve yaşamöyküleri.
Ethika adlı yapıtında birçok yazın türünden yararlanarak çeşitli konuları ele
alır. Salt felsefe yazılarından başka insan yaşamının her alanını konu eden
yazılar bulunur: Evlilik, çocuk eğitimi, gençlerin eğitiminde şiir okumanın
rolü, boş inanlar, yaşlı bir adamın siyasetle uğraşması gerekli mi, değil mi
konusu, para hırsı, gevezelik, dalkavukluk vb. Bundan başka kültür tarihini,
biyolojiyi, din bilgisini, yazını ilgilendiren konular da ele alınmıştır. Plutarkhos
bu yazılarının hiçbirinde büyük ve özgün bir düşün adamı olarak karşımıza çıkmaz,
fakat her söylediği, onca eski düşünce ve görüşleri aktarması nedeniyle bile
çok değerlidir.
Felsefe araştırmaları Plutarkhos'u yaşamının geç yıllarında tarih araştırmalarına
götürmüştür. Gerçi genç yaşında da imparator Galba ile Otho'nun yaşamlarını
anlatmıştı; ama bu yaşamöykülerinde Plutarkhos'a özgü anlatma biçimi daha belirginleşmemiştir.
En ünlü, kendinden sonraki dönemleri en çok etkileyen yapıtı, Koşut Yaşamlar,
105 ile 115 yılları arasında yazılmıştır. Bu yaşamöykülerinin her birinde önce
bir Yunanlı'nın sonra da bir Romalı'nın yaşamını anlatır ve bunları karşılaştırır.
Bu düşünce aslında yeni değildi. Romalılarda tarihsel kişileri "Romalı" ve "yabancı" diye
ikiye ayırmak yapılagelen bir şeydi, üstelik karşılaştırmalı inceleme ve anlatma
yöntemine de Plutarkhos'tan önce başvuranlar olmuştur. Fakat kimse bu yöntemi
Plutarkhos'un kullandığı biçimde kullanmamıştır. Onda bu anlatım biçimi, düşünce
biçiminin yansıması olmuştur. Yunanlıların yaşamöykülerinde yazarın yurt sevgisi
ve ülkesinin tarihine olan hayranlığı, Romalıların yaşamöykülerinde de Roma'nın
büyüklüğüne olan hayranlığı sezilir.